

.
Yeniden Başlıyor Hayat
Bugün eşim ve çocuklarımla birlikteydim gün boyu. Yedik, içtik, gezdik, eğlendik, yorulduk. Her zaman ki gibi yine evimize geldik. Son bir demden sonra tekrar uykuya daldık ailecek.
Bir ara uyandım. Uyanmadan önce tuhaf bir rüya görüyordum. Saate baktım. Tuhaf bir şekilde saat hala uykuya yattığımız anı gösteriyordu. Sanki hiç uykuya yatmamış gibi. Sağıma soluma baktım eşim ve çocuklar yataklarındaydı.
Yataktan çıktım. Çok susamıştım. Işığı yakmadan odadan çıkıp mutfağa doğru yol aldım. Buzdolabını açtım. Su dolu şişelerden birisini alıp, kapağını açtım. Raftan bir su bardağı alıp şişedeki sudan bardağa doldurdum. Su dolu bardağı ağzıma götürdüm. Bir yudumda içtim. Tekrar bardağı su ile doldurdum. Bir yudum alıp bardağı lavaboya boşalttım. Elimdeki su şişesini mutfak tezgâhına koyarak bardağı çalkaladım ve rafa koydum. Su şişesini tekrar alıp ilk aldığım gibi buzdolabına yerleştirdim. Mutfaktan çıktım. Salona geçtim. İstem dışı olarak TV’yi açtım. Kumandayı TV’nin üstünden alıp, kanepeye uzandım. Kanallar arasında gezinmeye başladım. Gecenin bu saatinde TV’de ilgimi çekecek bir şey yoktu. Hala rüyanın etkisindeydim. Kafamı dağıtmaya çalışıyordum. TV’deki görüntüler hızla bulanıklaşmaya başladı. Gözlerimin kapanmasını engelleyemiyordum. TV’yi kapatıp odaya yöneldim. Yatağa girip tekrar uykuya daldım.
***
Otoyolda arabamla ilerliyorum. Gece. Yol boş. Gaz pedalına dokundukça araba hızlanıyor. Araba hızlandıkça ben vites yükseltiyorum. Artık son hızla ilerliyorum asfalt yolda. Acelem var sanırım. Yoldaki tek tük arabaları hızla geçiyorum. Onların acelesi yok sanki. Amacım ne nereye doğru yol alıyorum. Derin bir boşluk, derin bir unutkanlık hali içerisindeyim. Islık çalıyorum, bol, bol ıslık. Islık çalarken düşünüyorum aynı zamanda. Hangi dilde acaba dudaklarımdan çıkan bu ıslık hafızasızım sanki. Birden kırmızı bir ışık çıkıyor karşıma. Frene yavaş, yavaş basıyorum ve ışıkta durduruyorum arabayı. Saniyeler ilerliyor. Önce sarı sonra yeşil yanıyor. Sola doğru tali yola giriyorum arabamla. Bir loşluğa düşüyorum. Önümü göremediğim bir yokuştan aşağıya hoplatıyorum arabamı. Tuhaf bir his sarıyor bedenim. Sonra ilerliyorum. Sanki ben değil arabam ilerliyor. Bir evin önünde duruyor araba. Çünkü arabayı ben durdurmuyorum. Kontrolümden çıkmış gibi. Sonra kapım açılıyor. Ben arabadan çıkıyorum. Aslında ben değil bedenim çıkıyor arabadan. Kapı kapanıyor arabanın. Ben kapatmıyorum kapıyı arabanın kapısı kendiliğinden kapanıyor. Sonra yürüyorum ve bir merdivenden çıkıyorum. Bir kapının önünde duruyorum. Kendimde değilim sanki. Kapıyı açmaya çalışıyorum. Elimde o kadar çok anahtar var ki. Bu anahtarları ne zaman elime aldığımı inanmazsınız ama hatırlamıyorum. Daha öncede dediğim gibi hafızasızım sanki. Tek tek deniyorum anahtarları. Ve nihayet birisi uyuyor kapının anahtar deliğine. Hangi yöne çevrilecekti. Bir o tarafa bir bu tarafa çeviriyorum. Anahtar kapının anahtar yuvasında Tık, tık diye ses çıkartıyor. Kapıyı her seferinde itiyorum ama bir türlü olmuyor. Kapıyı açamıyorum. Zile ne diye basmadığımı bilmiyorum. Hafızasızım ondan galiba. Bildiğimi bile bilmiyorum. Bildiğim her şeyi unutmuşum galiba. O kadar zaman uğraşıyorum ki. İçeriden sesler geliyor. Evin tüm ışıkları yanıyor. "Kim o" diye bir ses. Bir kadın sesi geliyor içeriden. Paniklemiş ve telaşlı bir kadının sesi. Evet, o sesi tanıyorum. Bu onun sesi eşimin sesi bu. Bu ev de benim evim. Şimdi hatırladım. "Benim" diyorum. Ona "benim, Ben ..." Benim adım ne peki. Kadın yani eşim ısrarla "Sen kimsin" diyor. "Gecenin bu saatinde kapımın önünde işin ne." Hemen "uzaklaşmamı" istiyor. Yoksa "polis" çağıracağını söylüyor. Ben ise hala ısrarlıyım ona sadece "kendimin kim" olduğumu unuttuğumu söylüyorum. "Sesimden de mi?" tanımadığını soruyorum. "Kapının deliğinden" bakabileceğini söylüyorum. O ise bu sesi yani benim "sesimi" hiç tanımadığını. Kapının deliğinden gördüğü "suretimi" de hayatında hiç görmediğini söylüyor. Tek seçenek olarak oradan uzaklaşmak zorunda kalıyorum. Arabamın yanına gitmek istiyorum. Ama arabam bıraktığım yerde yok ki. Acaba yanlış mı anımsıyorum. Yok. Yok, işte şuracığa park etmiştim. Ne oldu bana. Şuracığa oturayım bari. Diyerek kaldırıma oturuyorum. Karşıdan iki kişi geliyor. Yaklaştıkça bir kadın ve bir erkek olduklarını görüyorum onların. Sevgililer galiba. Gecenin bu saatinde eğlenceden geliyorlar sanırım. Ama neyse ne beni ilgilendirmez ki. Biraz oturup, sağa sola takılıp, gündüz gözüyle eve tekrar uğramayı tasarlıyorum değil mi zaten. Önümden geçerken kadın adama "Bu adamda bir tuhaflık var galiba" diyor. Adam aldırmaz bir tavırla "Evet öyle galiba. Ama bize ne" diyor. Kadın ısrarlı bir şekilde. "Soralım bakalım" diyor. "Derdi neymiş. Merak ettim şimdi." Adam isteksizce "Hişt birader kimsin, nesin, necisin, ne işin var bu saatte bu kaldırımda" diyor. Yüzümü o anda bu kadın ve erkeğe çeviriyorum. Sevgili olduğunu düşündüğüm bu iki kişiye. O kadar mesut ki kadın bu adamla olmaktan. O kadar gururlu ki bu adam bu kadınla birlikte olmaktan. Ama düşüncemi kendime saklamam gerekiyor. Bazen yanılırım. Bazen şom ağızlığım her şeyi berbat eder. Bunun olmasını istemem. Nazarımın değmesini istemem. Bu düşüncelerle sorusuna cevap vermek için ağzımı açıyorum. Konuşmaya çalışıyorum. Ama ama sesim çıkmıyor. Sesim nereye kayboldu. Nereye çekip gitti. Tuhaf, tuhaf yüzüme bakıp duruyorlar. Bir boşluğa bakar gibi. Acıma ile dolu bir yüzle bakar gibi. Adam kadına “Dilsiz be bu adam” diyor. Kadın da adama “Evet dilsiz. Yazık” diyor. Sanki ben bir dilenciymişim gibi önüme birkaç bozukluk atıyor. Bu kadının merakından ileri gelen duraksamanın ortaya çıkartmış olduğu zaman kaybını telafi edercesine hızlı adımlarla yola koyuluyorlar. Kadın bir ara başını omzu üstünden bana doğru çevirip bakıyor. Sonra başını adamın omzuna yaslayıp, koluna daha bir sıkı sarılıyor. Mutluluk bu olmalı. Mesutlar. Kendi yollarındalar yine. Yine kendi aralarında konuşuyorlar sanırım. Beni anlatıyor kadın adama. Beni ve o tuhaf halimi. O zavallı halimi. O yanlış anladıkları dilenci halimi. Sokakta kaybolana kadar onları izliyorum.
Bir süre daha oturuyorum orada. Sonra kendimi toparlayıp yola koyuluyorum. Öylesine yürüyorum sokaklarda. Bilinçsiz, amaçsız olarak hava da iyiden iyiye soğumaya başlıyor. Ben ise tiril, tiril bir kıyafet içerisindeyim. Sokağın köşesinde bir çöp bidonunun içinde ateş yanıyor. Etrafında toplanmış olan gece işçileri var. Gece işçileri önceden belirledikleri ve parselledikleri yerlerden topladıkları kâğıt, plastik, teneke dolu arabalarını park etmiş ısınmaya çalışıyorlar. Daha sabaha çok vakitleri var. Arabalarını sürecekler. Arabalarının içindekilerini paraya çevirecekler. Evlerine gidecekler. Ama şimdilik ceplerindeki üç beş kuruşla kendilerine ziyafet çekiyorlar. Ateş suyu içiyorlar. Günah suyu içiyorlar. Şarap içiyorlar. Şarkı söyleyip, açık saçık fıkra anlatıyorlar. Ana avrat küfrediyorlar. En sempatik halimle yaklaşıyorum bu gece işçilerine. Konuşmak istiyorum en azından bir “Merhaba” demem gerekiyor. Ama sesim. Sesim yok ki. Sesimi kim çaldı. Yine de ağzımı “Merhaba” demek için aralıyorum. Kafamda kurguladığım o basit kelime “Merhaba” kelimesi ağzımdan çıkıyor. Çok rahatlıyorum bu duruma. Sesim nihayet yerine geldiği için seviniyorum. Mümkündür o anda gözlerim ışıldamıştır. Tekrar bu sefer daha gür bir sesle “Merhaba” diyorum onlara. Ama sesim bana o kadar bed geliyor ki. Kendimin kendim olduğuna şüpheleniyorum. Yerde kırık bir ayna parçasına gözüm ilişiyor. Aynayı alıp yüzüme bakıyorum. Kim bu adam kendi kendimi tanıyamıyorum. Elimi yüzümde gezdiriyorum. Bu halimle bu saçları sakalları birbirine karışmış adamlar ile elleri yüzleri kirden geçilmeyen bu pasaklı kadınlara ne kadar çok benziyormuşum. Bunu fark ediyorum. Teker, teker elimi sıkıyorlar. Zulalarından bir şarap çıkartıyorlar. Bana ikram ediyorlar. Ben de katılıyorum onların şarkılarına o kadar bed çıkıyor ki sesimiz. Hep birlikte kadınlı erkekli halaya duruyoruz.
***
Bir el hissediyorum. Bir ışığın ardından geliyor sanki bu ses. “Hadi kalk” diyor. Tanıyorum bu sesi, bu eşimin sesi. “Tamam, kalkıyorum” diyorum. Çocukların cıvıl, cıvıl sesi geliyor. Hep birlikte üzerime çullanıyorlar. Boğuşmaya başlıyoruz. Hep birlikte. Ya Sonra… Yeniden başlıyor hayat…