

.
İnteraktif
— Evet. Şimdi bana bir yer söyle, tasvir et. Sadece bir ipucu olsun. Çok düşünme. Süren bitiyor…
+ Bir kaldırım. Atatürk Bulvarında. Otobüs bekliyorum, yorgunum. Son otobüs beklediğim.
— Tamam mı?
+ Evet, ama kararsızım da. Yürümek istiyorum.
— Yorgunum demiştin?
+ Sadece kafam yorgun. Yürümek iyi gelir. Hava da iyi
— Yol kenarında ağaç var mı?
+ Evet, ama sık değil. Bulvar zaten kalabalık. İnsan, araç trafiği, yoğun binalar. Bol ışık.
Ama bulvardan sonra yoğunluk azalıyor. Evet, ağaçlar sık olmasa da yine var, yol boyunca ağaçlar hızla küçülüyor sonra dengeye giriyor. Her şey gibi.
— Gece yarısını geçmiş öyleyse. Otobüs gecikmiş gibi?
+ Evet, zaten otobüs de yeni geldi. Binsem mi? Hala kararsızım. Bineceğim galiba. Ama… ama dur.
— Ne oldu?
+ Bir saniye. Kahretsin biletim yok. Cüzdanda para da kalmamış
— Seç!
+ Seçmek mi neyi? Mecburen yürüyeceğim. Otobüste ve durakta da tanıdıkta kimse yok ki.
– …
+ Belki de yakınlarda oturan bir arkadaşa takılırım. Zaten otobüste gitti. Kim olabilir beni misafir edecek. Bir düşüneyim. Kahretsin kimse yok ki. Bela işte herkesi bir şekilde küstürdüm ve kırdım. Kalan da bana kah küstü, kah kırıldı.
— Neresi orası?
+ Hele bir yürümeye başlayayım. Ankara, Atatürk Bulvarı demiştim ya. Öf yürümeyeceğim işte.
— Arkadaş ev demi yoksa mekân sahibi mi?
+ Şu banka oturacağım. Oh ne iyi geldi bu bank.
— Bank ta mı sabahlayacaksın?
+ Belki de. Yok olmaz. Eve gitmeliyim. Daha bir sürü yapacak iş var.
— Bu saatte mi?
+ Hem evde sanırım bir miktar bozuk para olacaktı. Evet, hem karnımda aç. Bir makarna yaparım. Ya da kalan bir parça patates kızartması vardı, dolapta onu yerim. Yanına da çay yaparım. Ama… Ama dur. Çay yapamam ki.Tüp bitmişti. Olsun bende bahçede bir ateş yakarım. Çayı orda demlerim. Hah işte kesin öyle yapmalıyım. Ama yürümem gerek. Bankta çok iyi geldi. Bir kalkabilsem.
— Tanıdık biri mi oda kim. Bankta otururken tanıdık birini mi gördün sordum.
+ Yok, hiç tanıdık geçmiyor. Ben artık yürümeliyim… İlk adımımı attım. Oh be…
— Daha iyisin sanırım
+ İyi değilim. Karnım aç çünkü ve nerdeyse 1 saat yürüyeceğim. Eve varacağım, o patates kızartmasını ekmeğin arasına dolduracağım, bahçede ateş yakıp çay demleyeceğim. Ekmek. Ya ekmek yok ki evde. Tüm aksililer beni buldu bugün. Olsun ne yapayım ekmeksiz yerim ben de. Çay olsun da. Ama çay var mıydı? ki
— Var.
+ Var mı sen nerden biliyorsun. Evet, tanıdım seni.
— Bilirim ben.
+ Kahretsin sen yeni taşınan komşum değil misin? Pek konuşamadık ama seninle.
— Hayır, daha tanıdık biri olmalıyım. Yoksa çayı nerden bileyim.
+ Tabi ya geçen gün sizden ödünç çay almıştım. Konuşmak için söz vermiştim. Edebiyatla, felsefe ve tabiî ki siyasetle ilgileniyormuşsun benim gibi. Söz yarın veya bir gün ziyarete gelirim. Ya da sen gel. Bahçemde çay demelerim sana. Çay demlemek için çayı sen getirirsin belki de. Olmaz mı? Ama sende tam parasız günlerime denk geldin. Yürümeliyim. Daha çok yolum var.
— Çay içmeye gelmek mi? O da nerden çıktı. Hem ben o değilim.
+ İstersen tabiî ki. İstemezsen hava hoş. Ben tek başıma içerim. Yıldızları tek tek sayarım. Ama bazen soğuk oluyor. O zaman üstüme annemin yadigârı yeleği alırım. Anne kokusunu içime çeke çeke demlenirim. Olsun yeni komşu olmuşsa olmuş ne var ki! Ama toplum işte! Benimkisi hayal.
— Peki, komşu çay içmeye çay getirdi.
+ Eve kadar yürüyemeyeceğim bu gidişle. Sık sık durmak zorunda kalıyorum. Eve gittiğimde uzanıp yatacağım boylu boyunca. Karnım guruldaya guruldaya uyumak ne mümkün ama değil mi?
— Açlık bir yandan, bir yandan Çaysadın, hem de yeni tanıştığın komşun var kafanda.
+ Otostop mu çeksem ne dersin? Kim durur ki bu saatte. Ortalık hırlıdan hırsızdan geçilmiyor ki. Ben iyisi mi dolmuş durağına bir koşu geçeyim. Tanıdık bir dolmuşsa sevabına/borcuna beni mahalleye bırakır. İnsanlık öldü mü canım. Ölmedi ölmedi daha insanlık.
— Komşun oda "ölmemiş" bak.
+ Hah işte dolmuş durağı da gözüktü. Tesadüfün böylesi. Yeni komşum da dolmuşta.
— Yaa…
+ Acaba benim ücretimi de vermesini istesem tuhaf kaçar mı? Yuh bana. Ne kadar çulsuz kalmışım. Ben uzaklaşayım buradan. Ama selam verdi. Selam vermesem ayıp olur şimdi.
— Yok, bence denemelisin şansını.
+ En iyisi mi şoföre çıtlatmak. Ama meymenetsiz bir şey o da. Konuşmaya başladık bile yeni komşumla. Allah kahretsin ne yapmalı. Sohbeti bölmekte olmaz ki. O değil de dolmuş kalkacak.
— Geri dönüşü yok
+ Evet, maalesef. Benim ona teklif etmem gerekirken ücreti ödemeyi ondan istemek olmaz. Dolmuşta hareket etti zaten. Öf ne zor bir durum anlatamam. Ama sohbet o kadar tatlı ki.
— Sen teklif etme. Bekle biraz. Belki anlar o öder.
+ Cüzdanını karıştırıyor. A… Birden gözleri yuvasından çıkacakmış gibi oldu. Onda da para yok. Ki bende de yok. Dolmuştan inmeyi teklif etsem mi? Gözümün içine baktı. Bende onun gözünün içine bakıyorum. Aynı anda birbirimize “istersen inelim” dedik. O anda tüm sevinci gözlerinden okudum. “Pardon şoför bey yanlış binmişiz” diyoruz ve o meymenetsiz şoförün acı freniyle duran dolmuştan iniyoruz. İner inmez makaraları koyuyoruz. Meğersem o da beni görünce bende vardır diye para, benden isterim diye binmiş dolmuşa. Aman ne iyi oldu. Bir yol arkadaşım oldu şimdi eve kadar yürüyecek.
— Makara ne ki?
+ Bu saate kadar çalışmış tezgâhtar olarak. “Makara” gülmek işte katıla katıla gülmek. Neyse hemen hemen her şeyden saçmaya kadar konuşup tartışarak eve vardık nihayet. O evden çay ve birazda ekmek getirmeye gitti. Bende kızartmayı ve bardak ve demliği çıkartım evden ateşi de yaktım bir güzel. İşte böyle böyle oldu… Öyle olmadı mı?
— İyi. Fikrim yok. Sonra, ateş yanıyor. Tüm çay ve hazırlıklar tamam. Ay ışıklı. Yıldızlar net. Yeni komşun nasıl davranıyor sana.
+ Artık arkadaş olduk.
— E…
+ İyi iki arkadaş!
— Dolmuş parasını ödetecek kadar da yakın.
+ Yok, ona ödetmeyecektim.
— Hayır, hayır…
— Kimliğimi veya saatimi bırakacaktım.
+ O sana ödeteceği için bindi.
— Öyle. Ama beni görmeseymiş, o da kimliğini veya kolyesini rehin bırakacakmış. Gecenin bir vakti yalnız yürüyemezdi ki! Ben varım diye ve bana güvendiği için öyle davranmış. Ben güven vermişim ilk izlenimi buymuş
+ Hııı… Peki. Öyle olsun. Teşekkür ederim. Yinede komşun yeni taşınsa da seni eskiden tanıyor olmalı sanırım. Bence olabilir. İyiydi. Görüşürüz yine.
— Görüşmek üzere.
+ Çay içerken yaşanası şeyleri bir gün yazacağından eminim. Ben yazdırırım ya da.
— İnteraktif yazmak iyi oldu.
+ Bence de. Zihnin canlanmıştır.
— Ne demezsin.
——————
* İnteraktif Türkçeye etkileşimli olarak çevrilebilir.