

Kadim Zamanlar
​
I- Yazı yazma serüvenimin babam ile zaman zaman yaptığımız mektuplaÅŸmalarla baÅŸladığı söylenebilir. O yıllarda, o çocukluk yıllarında ne telefon, ne de baÅŸka bir iletiÅŸim aygıtı yoktu mahallemizde. Gerçi mahallemiz ülkenin baÅŸkentindeydi ama, o yıllar öyleydi ve kanıksamıştı tüm halk gibi mahallemizin halkı da. Telefon olsa da neye yarardı ki. İletiÅŸim pahalı olduktan sonra. Ama o yıllarda mektup göndermek çok ucuz ve cazip idi. Bayram ve özel günlerde muhakkak surette aÄŸzı açık zarflarla ya da zarfsız olarak gönderdiÄŸimiz tebrik kartı yollamak. EÅŸe, dosta, akrabaya... Günümüzde sanki kadim zamanlarda kalmış bir gelenek oldu adeta. Gsm ve bilgisayarlar hayatımıza girdi gireli. O yıllarda daktilografi makinesi lüks olduÄŸu gibi bırakın daktilografi makinesini tükenmez kalemi bile bulursan öpüp de başına koy. Birinci sınıf hamur kağıt bulmak ÅŸöyle dursun saman kağıdıydı elimizde bolca olan. Geçelim bunları bir kalem. Nerde kalmıştık. Ha. O tebrik kartlarıyla ülkenin çeÅŸitli kentlerini tanırdık. Arkasına yapıştırdığımız (ki filateli denen o meret yaygınlaÅŸmadan önce pullar vardı) pullarla da yine birçok bilgi edindiÄŸimi hatırlıyorum. Renkli ve birbirinden güzel tebrik kartlarıydı onlar. Yeni yıl ise bir karlı manzara resmi yada mum resmi olurdu kart tercihimiz. Åžeker bayramı için çoÄŸunlukla manzara ve benzeri seçilirken, kurban bayramı için muhakkak bir koç veya kuzu ve doÄŸa resmi olurdu. Yada ben öyle hatırlıyorum. Sonraları popüler sanatçı resimleri seçerdi arkadaÅŸlarım. Ben hala o eski gelenekte kalıp çizgimi deÄŸiÅŸtirmezdim. Kartlarda çoÄŸunlukla aynı temenniler yazılırdı. "Nice yeni yıllara..." "Nice bayramlara..." eriÅŸmek dileÄŸi ile. Evet dedim ya yazma serüvenim ve babamı tanıma ve sevme öyküm bu mektuplar sayesinde olmuÅŸtur. O "ı" ları "i" olarak yazan, sert harflerle, sert kelimelerle yazan... insanı. Yani babamı...
Yazı yazmayı babam ile yaptığımız mektuplaÅŸmalar sayesinde sevmiÅŸtim. Ancak hayatı öykülemeyi Annem öÄŸretti bana. O karanlık ve ışıksız gecelerde birbirinden renkli, macera dolu masallarını dinleye dinleye. Mahallenin insanlarının muhacirliÄŸinin de etkinden olsa gerek. O gelmiÅŸ oldukları yörelerden epik öyküleri dinlemek, o artık geçmiÅŸte kalmış olan yaÅŸamlarının duygu yüklü söylencelerine kulak kabartmakla geçen bir çocukluktu benimkisi...
Bugün. Bugünlerde bir sis perdesi var anlamlandıramadığım. O sis perdesinin ardında kaldı adeta tüm yaÅŸananlar. Yıllar sonra bu uzun süreli birikimler birden bire yazı olup çıktılar karşıma. Evet ÅŸairin dediÄŸi gibi birden bire oldu. Birikimler cümle, cümleler öykü oldu. Elbette biliyorum ki bu öykülerin hala eksik yanları var. Bunu zaten biliyorsun...
II- OÄŸullar babalarını unutamazlar. Tersi de geçerlidir. Yani babalar da oÄŸullarını unutamazlar. OÄŸullar babalarına karşı hep içten içe saygı duyarlar ve bunu belirtmezler. Hem de sık sık çatışırlar. Babalar için oÄŸulları her daim çocuktur. Hiçbir zaman büyümeyen, büyümek istemeyen. Sanki "İlahi bir kanun" bu. Bu ise böyle olmalıdır. Benim de bir oÄŸlum var adı Engin Aras çok iddialı bir ismi var. Henüz küçük ama benim gözlerimin içine baktıkça bu zaman içinde olacak olan o karşılıklı mücadelemizin ne kadar korkunç ve önlenemez olduÄŸunu anlıyorum. Ve bu savaşı kabul ediyorum. Tıpkı benim babam ile karşılıklı olarak yaptığımız gibi ben de oÄŸlumla karşılıklı olarak mücadelemizi sürdüreceÄŸiz. Belki hayvanca bir içgüdü ama bundan kaçış yok. Tıpkı kadim zamanlarda kalmış olan mezarları ve kemikleri bile yok olmuÅŸ olan atalarımız gibi...
Ama oÄŸullar ile anneleri öyle deÄŸillerdir hiç bir zaman. Ya da ben annem ile öyle deÄŸildim. Daha sevecen ve samimi bir iliÅŸkimiz oldu daima. Ama anneler oÄŸullarını eÅŸlerinden kıskanırlar ve eÅŸlerde annelerinin o hep biricik kuzusu olan yeni eÅŸlerini annesinden kıskanırlar. Babalar ile oÄŸullar arasında olan mücadelenin benzerini. Gelinler ile kaynanalar devam ettirirler. Bu da bir kanun belki hani o "İlahi kanun" var ya o iÅŸte. OÄŸullar annelerini karşılıksız severler, anneler de oÄŸullarını tabii ki. OÄŸullar bu hisle ta anne karnında tanıştıkları için eÅŸlerini de aynı hisle sever ve korurlar. EÅŸlerinde kaybettikleri annelerini bulurlar bir bakıma. Bu senin tarafından taktir edilir mi? edilmez mi? diye düÅŸündüÄŸümde sen benim iyi niyetli bir okurum olduÄŸun için taktir edeceÄŸine kanaat getirebilirim. Bu konuda haksız deÄŸilimdir umarım...
Benim bir de kızım var adı ise Cemre Işık bu isimde iddialı gelmiÅŸtir deÄŸil mi ÅŸimdi sana. Ama ne bileyim iÅŸte yüzsüzlük bende kalsın istersen. Ben kızımı kızım da beni çok seviyor. Zaten kızlar ve babalar bir gariptirler. Garip bir baÄŸ vardır aralarında. Ama pek belli etmezler bir birlerine karşı olan sevgilerini. Yada biz öyleyiz sanırım iliÅŸkimiz ve iletiÅŸimimizde. Adeta kedi ile köpek gibiyiz. Aslında kedi ile köpek gibi dalaÅŸtığımızı eÅŸim söylüyor. "Yine baba kız kedi köpek gibi bir birine girmiÅŸler" diyor hayıflanarak ve içten içe sevinerek. Hayat baÅŸka türlü geçer mi? sen söyle yahu. Bir de gözleri deli deli bakıyor. Ama kalbi altın gibi. Tıpkı annesi yani eÅŸim gibi ve annem gibi anneannesi gibi. EÅŸim mi? ha onun adını anmadık onun adı Kader. Aslında kadersiz garibim benim gibi bir adamı başının belası ettiÄŸi için...
Bunlar bu iliÅŸkiler ve düÅŸünceler sanki bir oyun ya da böyle olmasa olmuyor. Mızıkçılık ve mızıkçılık yapanlar bilirsin oyunlarda sevilmez, mızıkçılar baÅŸka seferde oyuna alınmazlar. Hayat mı? dedin. Evet hayat iÅŸte...
Åžimdilerde ben ailemden uzaklardayım. Ve biliyorum ki bu mekansal bir uzaklık. Ne benim ailemle ne de ailemin benimle gönülden uzaklığı yok. Deli misin sen ciddiyim tabii ki. AÄŸzını mayhoÅŸ bir ÅŸekilde buruÅŸturma. Samimiyim yahu. Oldukça samimiyim bu mevzuda...
III- Bir gün... Bir gün tüm dünya başınıza yıkılır...
IV- Bir gün... Bir gün hiç ummadığınız ÅŸekilde her ÅŸey yoluna girer. Her ÅŸey o kadar mükemmel ilerler ki. Tuhaftır. Alışık deÄŸilsinizdir. Åžaşırırsınız. Kendi kendinizi çimdiklersiniz. GördüÄŸüm düÅŸ mü? gerçek mi? diye. Sence...
V- Bir gün... Bir gün o hep arzulananlar ve o hep beklenenler hiç gelmezler. YavaÅŸ yavaÅŸ umutlarınız kaybeder, yaÅŸama arzunuzu yitirirsiniz. O tünele girmek istersiniz. O "ışıklı yol" da ilerlemek istersiniz. Sanki o tünelin ucunda tüm insani ve sosyal acılar sona erecek. Sonsuz bir mutluluÄŸa ve huzura kavuÅŸacaksınızdır. Tuhaftır..
VI- Bir gün... BaÅŸka bir gün yoktur. Bu günden baÅŸka bir günü umut etmek beyhudedir artık. Sana ihtiyacı olan insanların yanında olmalısındır. Onları baÄŸrına taÅŸ basarak da olsa terk etmemelisindir. Umut ve yaÅŸama ateÅŸi aşılamalısındır onlara. Göreceksin iÅŸte o zaman o içinde sönen yaÅŸama ateÅŸin yeniden harlanacaktır...
VII- Bir gün... İşte senin o hep beklediÄŸin gün bu gündür...