
ADIM… ADIM… ADIMLAR
Hayat arabasının tekerleÄŸi dönmeye devam ediyor.
Muhammet DEMİR
“Tohumdaki ÅŸeyleri görmek, iÅŸte bu dehadır.” -Lao Tzu
​
Ben bir insan olarak, dünya üzerinde yaÅŸayan canlı cansız varlıklardan sadece birisiyim. Hiç ÅŸüphesiz, hem birbirimizle ve etrafımızı çevreleyen canlı ve cansız varlıklara, hem de uyum ve dostluk içinde yaÅŸamamızı gerektiren o çoÄŸu zaman görmezden geldiÄŸimiz ihmal ettiÄŸimiz doÄŸaya ve zaman zaman kendisini hatırlatan evrensel katı kurallarına adeta et ile tırnak gibi bağımlıyız ve iç içeyiz. Bu nedenle doÄŸadan yalıtık deÄŸiliz, ayrılmaz bir bütünüz.
Yapılan bilimsel araÅŸtırmalar ve arkeolojik buluntular, modern zamanlar öncesi insanların yaratmış olduÄŸu toplum ve uygarlıkların, evrenin yasalarına ve içerisinde var oluÅŸlarını gerçekleÅŸtirdikleri hem kendilerine hem de yaÅŸam yerlerine çok daha uygun bir yaÅŸayış ve saygı içinde olduÄŸunu gösteriyor. Bu ise, ÅŸimdiki gibi her ÅŸeyi ve biçimi ile irrasyonelliÄŸi apaçık ortada olan mevcut dogmalarımızın içine sıkıştırdığımız ve doÄŸaya irrasyonel yani kelimenin olumsuz anlamıyla iradi biçimde dengeyi bozmak pahasına dayattığımız, bile bile ısrar ettiÄŸimiz ÅŸu modern zamanlar, modern zamanlar öncesine yani geçmiÅŸe göre fazlasıyla aykırı ve eksiktir.
İnsanlık olarak bugüne, bu irrasyonel duruma nasıl gelindi. Åžu her daim dostlarınca yüceltilen düÅŸmanlarınca yerilen Darwin'in biyolojik evrim konusundaki çalışmaları gibi geniÅŸ çapta kabul gören teoriler bile tüm rasyonel soruları cevaplayamamakta ve hatta yenilerini ortaya koymakta ya da geçmiÅŸin büyük medeniyetlerinin arkeolojik eserleri ile tartışmalı bir ÅŸekilde çatışıyor gibi görünmektedir.
Örnek olsun, Güney Afrika'da bulunan, yaklaşık 30 metre çapında taÅŸtan bir daire formunda olan ve bilimsel hesaplar sonucunda 75.000 yıldan daha eski olduÄŸu tahmin edilen Adam’s Calender (Adam'ın Takvimi ) bilim insanları tarafından dünyadaki en eski insan yapımı yapı olduÄŸu ifade ediliyor.
YaÅŸanan zamanın bilim insanlarından birisi olan Bruce Harold Lipton; gen ekspresyonunun (gen aktarımı) çevresel faktörlerden etkilenebileceÄŸi fikrini savunur. Çevresel faktörler insanların saÄŸlıkları üzerinde daha önce belirlenmiÅŸ olandan daha büyük bir etkiye sahiptir der. Kısacası B.H.Lipton dünyada her ÅŸeyin birbirine baÄŸlı ve karşılıklı etkileÅŸim içinde olduÄŸuna iÅŸaret eder.
Unutmamalıyız ki evrende her ÅŸey birbirine baÄŸlıdır. Gezegenimizin ve içinde bulunduÄŸumuz çevrenin bugünkü sürdürülemez durumunu bağımsız gözlerle analiz ettiÄŸimizde görünen biz insanların doÄŸaya hükmettiÄŸi fikrinin en iyi ihtimalle sorgulanabilir olması gerektiÄŸi görülmektedir. Teknolojik geliÅŸmeler sürecinde, gezegenimizden ve doÄŸal çevremizden ayrı olarak var olamayacağımızı unutmuÅŸuz gibi görünüyor. Bu irrasyonel bir aklın yaÅŸamın sınırına kadar zorladığı mevcut durum, yer kürenin adeta kötü ÅŸöhretli gardiyanları ve kendine özgü üyeleri olarak insan türünün yeniden o atalarımızın doÄŸayla bütünleÅŸik, uyumlu yaÅŸama misyonunu ve sorumluluklarımızı hatırlamamızın zamanının geldiÄŸine iÅŸaret ediyor.
Annem, hayatı boyunca deneyimlediÄŸi, çözmekte kimi zaman baÅŸarılı kimi zamansa baÅŸarısız kaldığı zorluklar karşısında, “Hayat arabasının tekerleÄŸi dönmeye devam ediyor” derdi. İlginçtir ki, tekerleÄŸin veya kürenin ÅŸeklini temel alan ve açıklayan birçok bilimsel, teknolojik, felsefi ve manevi kavram vardır. Atomların çekirdeÄŸinin atomun yörüngesinde bulunduÄŸunu daha ilkokul sıralarından beri biliyoruz. Annemizin karnı, arı kovanları, karınca yuvası ve hayvan yuvaları ilginç ÅŸekilde küresel, yarı küresel formlara benzer.
DoÄŸanın neden küresel formda ısrar ettiÄŸini sorgulamak yerine, belki de biz insanların neden böylesine doÄŸal olmayan ÅŸekiller içindeki konut ve mekânlar içinde yaÅŸam alanlarımızı yaratmada ısrar ettiÄŸimizi sormalıyız, sorgulamalıyız. Kadim zamanlardan beri, atalarımız olan kadim insanlar, doÄŸa ile iÅŸbirliÄŸinin yanı sıra doÄŸayı gözlemleyerek ve yer yer taklit ederek baÅŸarılı bir ÅŸekilde hayatta kaldılar. Bugün adeta dünyanın yörüngesinde bizimle birlikte hareket eden uydumuz Ay’ın karanlık yüzünü göremediÄŸimiz ve keÅŸfetmeye, merak etmeye çalıştığımız gibi, artık medeniyetimizin “karanlık” tarafını keÅŸfetmeye baÅŸlamalıyız, dahası yeni baÅŸlıyoruz. Ay elle dokunamayacak kadar uzakta ama medeniyetimiz adeta avucumuzun içinde. Örnek olsun; bir evin, konutun ÅŸeklinin refahımız, saÄŸlık ve zihinsel durumumuz üzerindeki etkilerini tam olarak bilmiyoruz.
Atomlardan galaksilere kadar her ÅŸeyin dairesel ya da daha doÄŸru tanımlama ile eliptik yörüngede hareket ettiÄŸi biliniyor. Son dönemdeki çalışma ve teoriler, yaÅŸamın hemen hemen her yönünün dairesel veya daha kesin olarak eliptik, sarmal ÅŸekillerle ilgili olduÄŸunu, dolayısıyla insanın faaliyetleri söz konusu olduÄŸunda doÄŸayla uyumlu ve semiyotik iliÅŸki içinde çalışmanın açık olacağı kanısında hem fikir olmalıyız.
Modern zamanların insanları olarak bizlerin doÄŸaya ve evrensel yasalarına uygun birtakım yapılar inÅŸa etmekle pratik olarak sadece ucuz ve etkili, iÅŸlevli barınaklara sahip olmakla kalmayıp, aynı zamanda içinde yaÅŸamak için dengeli bir ortam yaratacaktır.
Bugüne kadar deneyimlediÄŸiniz, gözünüzde canlandırdığınız yapı ve formları bir kenara itip, Geodesic küre formundaki yapılarla ilgili araÅŸtırma, tasarım, projeler ile ve inÅŸa edilerek içinde yaÅŸamın devam ettiÄŸi konut ve mekânlarda yaÅŸam deneyimi ile ilgili deneyimlere göz atmayı deneyin derim.
YaÅŸamın ve doÄŸanın birçok yönünün dairesel veya sarmal ÅŸekillerle yakından iliÅŸkili olduÄŸunu biliyoruz, ancak neden mimari veya dengeli bir yaÅŸam ortamı yaratma süreci gibi insan faaliyetlerine bu kadar nadir dâhil oluyorlar?
Bu gibi aykırı fikir ve düÅŸünceler benim ÅŸimdiye kadar bildiÄŸim ve deneyimlediÄŸim durumlara meydan okuyor. Uzun vadeli sürdürülebilirliÄŸi göz önünde bulundurarak evler inÅŸa etmek ve yaÅŸadığımız evrenin ÅŸimdilik bilebildiÄŸimiz tek canlı yaÅŸamın var olduÄŸu ve devam ettiÄŸi yer küremizin 100, 200 yıl ve hatta daha uzun erimli etkileri hesaba katmak anlamına gelir. Geodesic küre modelinde tasarladığım ve inÅŸasını tamamlayarak hayata geçirdiÄŸim her bir konutta bulunan yüksek verimli yenilenebilir enerji kaynakları kullanarak, mevcut tekelci enerji saÄŸlayıcılara olan bağımlılığı deÄŸiÅŸtirebilir, bitirebiliriz. Bu konutlarda yaÅŸayan insanlar çevrelerindeki toksinlerden korkmadan en yüksek uyum, huzur ve refah içinde yaÅŸayabilirler.
Bunların hepsi size bir çizgi filmden alınmış ütopik/hayalî bir resim öykü gibi gözükebilir, ancak hiçte öyle deÄŸil, bu adımı atarsak, elimizi taşın altına sokarsak bu ütopik/hayali gözüken fikirler aynı zamanda hemen ÅŸimdi gerçekliÄŸimiz olabilir.
Evet, hemen ÅŸimdi hepimizin o bebekliÄŸimizdeki gibi ilk adımı atmamız, adım… adım… yürümeye baÅŸlamamız ve sonrasında koÅŸmamız gerekiyor.
Unutmayalım harikalar dünyasına giden her yolculuk küçük bir adımla baÅŸlar.
Genellikle ilk adım, “bildiÄŸim tek bir ÅŸey var o da hiçbir ÅŸey bilmediÄŸimdir” diyen açık yürekli filozof gibi. Bilgimizin hiçbir zaman tamamlanmadığını kabul etmektir. Bugüne kadar öncüllerimiz tarafından biriktirilmiÅŸ bilgi birikimi ve deneyimin itkisi ile oluÅŸan ilerleyiÅŸlere dayanarak tüm hayatımızı yeniden öÄŸrenmeye devam edecek ve gelecek nesillere yeni bakış açılarının tazeliÄŸini iletecek ve bu rehberlikle ilerleyiÅŸe devam edeceÄŸiz.
Hepimiz en eski insan atalarımızdan ÅŸu veya bu biçimde bir konut, barınak yapma bilgisi, anlayışı, felsefesi ve teknolojisini miras aldık. Barınağımız daha biz dünyaya gelmeden önce ana babalarımız tarafından da barınak olarak kullanılan iÅŸte o doÄŸduÄŸumuz ve içinde yaÅŸadığımız, dış dünyadan içine girerek dinlenip, korunarak, gücümüzü yeniden kazanmak ve sonrasında yeniden dış dünyaya geri dönmek, dış dünyayı keÅŸfetmek için yola çıktığımız bir yer deÄŸil miydi?
Evet, yaÅŸamımızı eski ve yeni ailelerimizle paylaÅŸtığımız, özlem ve hayallerimizin olduÄŸu yere, nice zamandır unuttuÄŸumuz, terk ettiÄŸimiz yere, yani yuvaya, yuvamıza…