top of page

Tatlı Cadı

Adam kadına "Merhaba 'Tatlı Cadı'... " dedi. "Umarım bugün senin için her zamankinden güzel bir gün olur." Çantasından minik bir kedi resmi kartpostalı çıkartarak kadına uzattı. "Bu minik pisi'yi seversin umarım." dedi. Kadın adamın uzattığı kartpostalı aldı, baktı, gözleri ışıldayarak ve tatlı bir sesle "Çok güzel" dedi. Adam memnun bir ifadeyle ve aynı gülümseyen gözleri ve tatlı sesiyle "Değil mi?" dedi. Kadın onu karşılıksız bırakmadı. "Evet..." diyerek onayladı adamı.  Adam kadının bu olumlu tavrından daha da cesaret alarak kadına "Sen de çok tatlısın..." dedi. Titrek, heyecanlı bir ses tonuyla söylemişti. "Çok güzel gözlerin var. Derin... karanlık... gizemli..." adamın bu sözler ağzından çıkarken kalbi de küt küt atıyordu heyecandan. Kadın da ondan farksız değildi bu anlarda. Adam bir süre sustu, kadını izliyordu, koyu kahverengi gözlerinin derinliklerine bakıyordu. Elbette bu anlarda kadın da onun ela gözlerine. Adam devam etti sözünü söylemeye, sesi biraz daha titrekliğini kaybetmiş, daha berrak bir hal almıştı. "Dün... zaman demiştin... Zaman nede hızlı akıyor... Kazancakis 'Zaman bir yürek çırpıntısıdır' diyor. Zaman bir yürek çırpıntısı 'Tatlı Cadım' kadınım.  Yürek çırpıntını o ilk tanıştığımız anlarda hissettim. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Usulca yüreğine dokundum.  Tıpkı senin de benim yüreğime dokunduğun gibi." Kelimeler o kadar sade, duru, ikircimsiz, içten dökülüyordu ki adamın dudaklarından buna adamın kendisi ve 'Tatlı Cadı' diye hitap ettiği kadın hayret ediyordu. "Senin sevdiğin bir şarkının sözlerini dudaklarımı dudak kımıltılarının ritmine uydurarak söylemek ne hoş bir duygu. Tıpkı... Sen gibi. Eskiden, sen yokken hayatımda. Çevremdeki herkes sarhoştu, ben değildim. Herkes içkisini bir şeyler ile karıştırarak içerdi. Ben ise her zamanki sek ve katıksız içerdim. O gün, seninle tanıştığımız gün yani 'Merhaba' dedin ya bana. İşte o anlardan başlayarak yavaş yavaş beni esir aldın. Gözlerinin derinliğine hapsettin. Ellerimle ellerini sımsıkı kavradım. Soğuktu ellerin, çabucak ısıttım onları. Titriyordu ellerin, bir süre sonra kesildi titremesi ellerinin. Yumuşak, ipeksi... Ve evet itiraf ediyorum beni sarhoş ettin kendinle. Boşuna demiyorum sana 'Tatlı Cadım' diye." Adam sustu. Çantasından bir kartpostal daha çıkarttı, uzattı 'Tatlı Cadı'sına, kadına "Bak ben fındık faren." Kadını yalnızlığı içinde bırakarak, arkasına bile bakmadan hızla uzaklaştı oradan. Uzaktan bakan birisinin "Kokun ve ruhun hala üzerimde kaldı. Bu senin bana yaptığın nasıl bir sarhoşluk, emin ol ki bilemedim, 'Tatlı Cadım'." diye dudaklarının kıpırdamasından okuyabilirdi adamın kendine sakladığı son düşüncelerini. Yürek sızısına dayanamamış uzaklaşmıştı elbette ya da belki de. Sahi kim bilebilir ki, adamın kendisinden başka.

Bu sitede yayımlanan öykü ve yazıların bütün hakları saklıdır, izinsiz kullanılamaz.  Muhammet Demir ©2016 

  • Facebook
  • Twitter
  • YouTube
  • Pinterest
  • Tumblr Social Icon
  • Instagram
bottom of page