top of page

bir

GÜN

Evinin çatı katındaki kuş yuvasında hobi amaçlı olarak güvercin besleyen adam o gün öğlen sıcaklığı gelmeden güvercinlerinin hem hava almaları hem de uçmalarına izin vermek için kafesin kapısını açtığında içerdeki güvercinler tek tek dışarıya çıktılar. Birbirinden farklı yüzlerce güvercin önce ürkek adımlarla daha sonra aldırmaz tavırlarla gökyüzüne doğru kanat çırpmaya, birbirinden farklı akrobatik hareketlerle gökyüzünde taklalar atmaya başlamışlardı. Güvercinlerin sahibi adam her seferinde bu gösteriden o kadar çok hoşlanıyordu ki. Sanki onlarla birlikte o da kanat çırpıyor, onlarla birlikte taklalar atıyordu gökyüzünde. Bu esnada güvercinlerin uçuş mesafesinin altında bir alanda kadınlı erkekli, çocuk, genç ve yaşlı binlerce insan toplanmıştı. Gökyüzünde takla atarak kanat çırpan güvercinlerin gölgesi bu alandaki insanların üzerinde belli belirsiz ve sanki şemsiye gibi bir siluet oluşturuyordu. Her haliyle sıradan ve kalabalığı oluşturan binlerce kişiden ayrımsanamayacak bir kişiydi konuşmacı. Babacan bir sesle bu alanda toplanmış insanlara (söylevden çok söyleşi gibi) bir konuşma yapıyordu:

 

” Dostlar, yoldaşlar; Biliyorsunuz ki, yıllar boyunca tiranlığın  baskıcı  yönetimi altında ezilenler olarak ‘Eşitler Komplosu’ bayrağı altında ayrım gözetmeksizin herkes için ‘Doğrudan Demokrasi’ talebiyle mücadele ettik. Sonunda başardık. Ama ne var ki, partimizin fikirlerini toplanan kurucu meclisteki oylama sonucunda iktidara taşıyamadık. Yeni kurulan yönetim bize ya kalıp kendi yeni iktidarın boyunduruğu altında yaşamamızı ve fikirlerimizi savunmamızı bırakmamızı ya da taraftarlarımızla birlikte sürgüne gitmemiz seçeneklerini sundu. Biliyorsunuz ki kendi aramızdaki toplantılarda biz gönüllü sürgün yolunu seçtik. Sürgün yoluyla murad ettiğimiz biricik amacımız adeta efsanedeki gibi  dünyanın en değerli hazinelerinin bulunduğu Ofir ülkesine yolculuktur. Her birimiz gerek tek tek gerekse bir grup olarak, kendi belirleyeceğimiz bir yöne doğru yolculuğa çıkacağız. Unutmayalım ki Ofir nihayetinde ulaşılacak olan bir konak yeri değildir. Vardım dediğimiz her konak varılacak yerin sadece bir ön uğrağı olacaktır. Eğer Ofir’e ulaşmak istiyorsak, her şeyden önce bunu hak etmeliyiz. Hak etmediğimiz bir şeye sahip de olamayacağımızı bilmeliyiz. Ofir birçok bakıma kendimizdir. Bu yolculuk çoğunlukla kendi kendimize karşıda bir yolculuk olacaktır. Deyim yerindeyse Ofir’e doğru yol alacağımız tüm yolculuk süreci kendi iç dünyamıza da yapacağımız bir yolculuk olacaktır. Bu yolculuktan çoğumuz korkacak, daha yolun başlangıcında, yarı yolda ve hatta Ofir’e çok yakınlaştığımız bir anda dahi vazgeçebileceğimiz bir süreç olacaktır. Bu duruma düşsek dahi kendi kendimizden utanmayalım. Bir diğer yoldaşımızı da kınamayalım. Bu yolculuğu aramızdan çok az sayıdaki kişi başaracaktır. Ve hatta belki de hiç birimiz başarılı olamaya biliriz. Çoğumuzun bu yolculuğa ömrü yetmeyecek. Sık sık yaşamın kendisi bizi ayartacak ve yaşamın içinde kendimize bir vaha yarata bileceğiz. Bize ermiş, bilgin gözüyle bakan birçok insan olacaktır. Bu ayartmaya birçoğumuz hemencecik olmasa bile bir süre sonra kanacaktır. Bu nedenle hiç birimiz bir diğerimizi ayıplamaya hakkımızın olmadığımı bilmeliyiz. Hiç biriniz ardımızda bırakacağımız yaşamın ayarttığı bu eski yol arkadaşlarınıza kırılmayacağız. Bu eski yol arkadaşlarımızdan da cesaret alarak daha bir hırsla Ofir’e doğru yol almayı hedef olarak seçmeliyiz. Kendimize her halükarda güvenmeliyiz. Bu yolculuğa yeni yeni insanlar katalım. Kendimiz dâhil hiçbir şeyin ne sahibi ne de efendisi olalım. Düşmanlarımızın ve bizi yolumuzdan çeleceklerin her türlü haince ve mertçe olmayan hamle ve hareketlerine karşı mertçe ve kalleşçe olmayan bir savaşın gereklerini yerine getirdiğimiz gibi yeri geldiğinde düşmanımıza karşı bile mert, yardımsever, iyiliksever olmayı da bilelim. Çünkü bu bizim en büyük gücümüzdür. İnsanın insana ve insanın doğaya karşı yabancılaşmasına karşı her durumda karşı çıkıp, bunu en aza indirgemenin yollarını birlikte üretelim. Yaşamı ve kendimizi örgütleyelim. Unutmayalım ki kaybedeceğimiz hiçbir şeyimizin olmadığının ayırtına varırsak mutluluğu da Ofir yolculuğunu kolaylaştıracak yöntemini de yakalayabiliriz ki buna emin olmalıyız. Tüm bu yolculuk sürecinin sonunda, çıkarsız, eşitlikçi, çoğullukçu bir toplum ve yaşam kurabiliriz. İşte bu yer tam da Ofir’in kendisidir. Bu yere her yakınlaştığımızda bunlardan da birer parça bulacağız, bu parçaların bulunmadığı yer de Ofir olamaz. Ofir tüm bu parçaların bütünlüğüdür. Kendimizi kendimizle ve herkesle her konu, eylem ve düzeyde paylaşalım, paylaşmadan çekinmeyelim. Emin olun ki en büyük hazine insanın kendisidir. Ofir; Eşitler Komplosunun bayrağındaki şu üç slogandır. Yani ‘Eşitlik, Kardeşlik, Özgürlük’ ”
 

Konuşmacı bir ara gökyüzündeki kanat çırpan güvercinlere doğru başını kaldırarak seyre daldı ve sonra alandaki yoldaşlarına dönerek;

 

“Ne diyelim yolumuz açık olsun...” dedi.

 

Konuşma bittiğinde alandaki insanlar da teker teker dağılmışlar, güvercinler de yuvalarına dönmüşlerdi.

Bu sitede yayımlanan öykü ve yazıların bütün hakları saklıdır, izinsiz kullanılamaz.  Muhammet Demir ©2016 

  • Facebook
  • Twitter
  • YouTube
  • Pinterest
  • Tumblr Social Icon
  • Instagram
bottom of page