

15.01.2010 tarihinde emeÄin sanatı adlı e-dergide yayımlanmıÅtır.
http://emeginsanati2.blogcu.com/muhammet-demir-saklambac/6773367
Saklambaç
I- SaklanmıÅtım. Evet saklanmıÅtım. Daha doÄrusu arkadaÅlarla saklambaç oyunu oynuyorduk. Ebe olan arkadaÅ saymaya baÅlamıÅtı. Tuhaf iÅte. Garip bir dilde sayı sayıyordu. O hep öyleydi ezelden beri hep garip Åeyler yapardı. Sonra saklanmam gerektiÄi aklıma geldi yoksa ebe tarafından sobelenecektim. Ama nereye... Nereye saklanacaktım ki. Herkes hemen hemen benimde saklanabileceÄim yerleri birer birer iÅgal etmiÅti. Bu duyguyla etrafıma bakınırken ebe olan arkadaÅım da sanırım sayı saymanın sonuna gelmiÅti. Birazdan "saÄım solum arkam önüm ebe sobe" diyecek eminim. Ä°Åte o anda o yeri gördüm yani bu yeri Åu anda saklandıÄım bu yeri. Annemin artık mazide kalan masallarında bir masal kahramanı girmiÅ olduÄu yada itilmiÅ olduÄu dehlizden bir tavÅanın eÅliÄinde çıkardı. Fakat bu yerde ne bir ıÅık ne bir ses ne bir hava akımı ne de bir canlı var. Ama ama baksana ben Åimdi seninle konuÅabiliyorsam bu düÅüncelerimi seninle paylaÅabiliyorsam iÅte sende buradasın öyle deÄil mi? Burada yanımda... Yoksa amiyane deyimle çıldırdım mı acaba. Yok yahu... Yok yok. Neden çıldırsın ki insan durduk yere.
II- SaklanmıÅtım. Bu doÄru. Ama dediÄim gibi saklandıÄım yer dünyanın en tuhaf yeriydi. Derinlerden uÄultular geliyordu. Anlamını çıkartamadıÄım tuhaf sesler. Sanırım bu derinliklerde olabiliyor böyle Åeyler. Hemen hemen dıÅarıdaki her çıtırtı burada derin anlamları olan seslere, düÅüncelere dönüÅüyor. DediÄim gibi çıldırmıŠolmalıyım. Ama kendimi çıldırmıŠolarak göremiyorum. Kaldı ki benim çıldırmıŠya da çıldırmamıŠolmamı bana söyleyecek hiç kimse yok ki yanımda. Tabii ki seni saymazsam. Çıldırmak ne ki. O çıldırma anı ne ki. Åimdi Åuradan annemin masallarından tanıdıÄım o tavÅan gelse. Bana “hadi” dese, “beni takip et” dese. Bana yol gösterse. Benim uzunca süredir farkına varamadıÄım o gizli kapıyı bir hamlede açsa ve oraya o ıÅıÄa doÄru yolculuÄa çıkartsa. Kısacası beni bu saklandıÄım yerden çıkartsa. Ama ben senin kafandaki düÅünceleri okuyorum. Diyorsun ki “nasıl bir akıldır senin ki, o girdiÄin kapıdan çıksana”. Biliyorum tabii ki bende biliyorum o kapıdan çıkmayı ama, ama bulamıyorum ki. Hafızamı kaybettim anlasana. Hafızamı ve her Åeyimi kaybettim. Ne diye bu oyuna katıldım ki sanki.
III- Tuhaf iÅte. Halüsinasyon görmeye baÅladım. Ä°nsan burada olunca bu karanlıkta bunun olması kaçınılmaz. O halüsinasyonlardan birinde ben dıÅarıdaymıÅım. Hala saymaya devam ediyor ebe olan arkadaÅım. Ben iÅte Åu anda olduÄum yere doÄru gidiyorum. Bir kerpiç duvarın önünde duruyorum. Sanki duvar beni kendisine çekiyor. Tılsımlı sanki. Sonra o duvara doÄru hamle yapıyorum ve duvar beni içine çekiyor. Bir kapı yok duvarda. Kapısı yok iÅte bu yerin. Nasıl oluyor neden oluyor anlam veremiyorum. Halbuki ben o kadar makul ve mantıklı bir kiÅiydim ki. KiÅiydim diyorum çünkü Åu an bir kiÅiliÄimin olduÄunu sanmıyorum. Ama tuhaf iÅte kiÅi kim, kiÅilik ne. Bunların hepsi gerçeklikte yani buraya gelmeden önceki yerde anlamlı. Orada anlam kazanıyor. Burada bu yerde. Bu yer diyorum. Yani iÅte anla. Bu yerin tanımı yok. Sadece kapısı olmayan bir kerpiç duvarın içinde. Hiçbir düÅüncenin ve tanımlamanın anlamı kalmıyor. Hakikat var ama bu sadece benim anlayabileceÄim ve tanımlayabileceÄim ama paylaÅamayacaÄım bir Åey. Sesli ya da sessiz üzerinde tartıÅamayacaÄım bir hakikat. Dolayısıyla bir hakikat deÄil. Yoksa yanlıŠmı düÅünüyorum. DediÄim gibi hissiz kaldım. Sen ise bir cevap verme tenezzülünde dahi bulunmuyorsun. Anlasana belirsiz bir yerdeyim. Kayboldum. Kaybedildim. Kaybettim. Kendi kendime kayboldum.
IV- Hatırladım galiba bu yeri. Bu kerpiç duvar hep beni çekmiÅti yanına. Ta küçüklüÄümden beri. Dibinde oyun oynardım. Çamurdan kap kacak yapardım. Onları gömerdim bu duvarın dibine. Garip iÅte düÅünürdüm ki çaÄlar sonra bu kap kacak bulunacak. Ölümsüzlük duygusu iÅte. Ölümden bu Åekilde sıyrılacaktım. Yırtacaktım. Yırtmak, yani kefeni yırtmak. Ama Åimdi buradayım. O yani bu duvarın içinde. Beni asla bulamayacaklar. Asla sobelenemeyeceÄim. Ama sobelemek ya da sobelenmek isterdim. Ak ve kara olmak. Bir Åey olmak. Ne tuhaf. Ne hoÅ bir ÅeymiÅ. Fark edilmek, fark ediliyor olmak, fark ediyor olmak. Beni bir süre sonra unutacaklar hepsi. Beni anmayacaklar bile bir süre sonra. Ama suçlu benim ne diye bu oyuna katıldım ki sanki. BaÅka oyunlar oynayabilirdim. BaÅka bir oyun oynayabilirdik.
V- Burada annemin masallarındaki o gizemli tavÅanı beklemek. Ondan medet ummak ne de tuhaf. Ama o tavÅan sanırım öldü. Buraya. Bu oyuna baÅlamadan önceki son okuduÄum kitapta bana bildirmiÅti yazar Åimdi anımsıyorum ve anlam veriyorum. Aslında beni uyarmak istemiÅ. Çünkü o öyküde benim en çok sevdiÄim kahramanın tavÅanını afiyetle yiyorlardı. Kahramanım dahil. Ama bilmeden yediriyorlardı. Ne yapsınlar aç kalmıÅlardı. Açlık. Evet, ben tuhaf iÅte nice zamandır buradayım ne açlık ne de susuzluk hissetmiyorum. Yoksa öldüm mü? Sana soruyorum öldüm mü? Ama ölüler düÅünemez ki. Hissedemez. Nefes alamaz. Kendimi tokatlasam mı? Yahut çimdiklesem. ÖlmüÅ olamam deÄil mi?