top of page
Bu öykü: https://issuu.com/emeginsanati-dergi/docs/158._sayi_eme____n_sanati_e-derg___ Sayfa: 13,14,15 de yayımlanmıştır.

iki Bisküvi Arası Lokum

 

              İşte o gün öldüm. Bahtsızdım. Tüm umutlarım tükenmişti. O gün yine bu vadideydim. Evin merdiven sahanlığında hem vadiye bakıyor hem de kendime bisküvi lokum ziyafeti çekiyordum. Yarım bıraktım, öylece, öksüz gibi. Sonra bir not mektup yazdım sana. Mektup notu sakladım bulasın diye. Saklı bir not mektup olmalıydı. Gizi bu saklılığındaydı. Aleni değildi çünkü düş, düşünce ve hislerim. Bu nedenle sana karşı olan duygu ve hislerimi, düşüncelerimi yazdığım kağıt da saklı olmalı, saklandığı yerden hazırladığım gizemli bulmacalar ile bulunmalıydı. Mazide öyle gerekmişti ve muhakkak öyle olması da gerekliydi. Soldan sağa çözülen bir bulmacada saklıydı sana bu yazdığım not mektubu sakladığım yer. Gülme. Ve tabii ki ağlama da. Çünkü ben hazzetmiyorum. Sadece komedinin üzerine az önce koyduğum bisküvi arası lokumu ye, afiyetle ye. Bahsettiğim gibi o zamanlar şimdi mazide kaldı. Halbuki dün gibi aklımda o zamanki fikrim. Hazırladığım bulmacayı çözdükçe numaralandırılmış harfleri yan yana yazacaktın. Harfleri yan yana yazdıkça ilk ipucuna ulaşacak. O ipucundan ilerleyerek diğer daha başka bulmacalara ulaşacak ve el nihayet sana yazdığım saklı not mektuba ulaşacaktın. Sen ne yaptın buldun mu o mektup notu. Aradan yıllar geçti. Halbuki not mektup o kadar kolay bir yerdeydi ki. Adeta gözünün önündeydi. Anlıyorum bulamadın o ilk bulmacayı. Buldun belki de önemsemedin, bıktın belki de. Öyle yahut böyle hep tahmin yürütüyorum her zamanki gibi. Gerekte kalmadı zaten.  Her şey mazide kaldı buna ikna oldum çoktandır, yıllardır. Şimdiki zamanda vadiye her baktığımda. Ya da şöyle söylemeliyim şimdiki zamanlarda vadiye kendimi vererek her baktığımda mazideki günler geliyor aklıma. Her mevsim daha farklı oluyor görüntü ve hisler. Her an farklı oluyor vadimiz, kendim, kendimiz. Dalda kiraz, dalda vişne, dalda üvez, dalda ceviz, dalda armut, dalda ayva, dalda üzüm, dalda şeftali, dalda erik, dalda sarul, mazide vardı şimdide var ama aynı zamanda da yok. Ve çeşme, o beyaz çeşme de artık yok. Yani yine çeşme var da bu kez yenilenmiş ve bozkırın sarı sıcak rengine sahip. Çeşmenin oluğuna eğil su iç, kabını kacağını doldur ve karşısına geç bir Fatiha oku çeşmeyi yaptıranın hayrına. Sahi saklı notu bulamadın değil mi? Şu karşısına geçip Fatiha okuduğun çeşme de mi söylemedi sana. Dinlemedin ki sen onu. Bir kez daha oku Fatiha'yı. Bir kez dahi olsun kulak ver çeşmenin sesine. Değil mi ki "düşünebiliyorsak yaşıyoruz." Ya da bugün hala yaşayabiliyorsam düşünebildiğim içindir.

              Kendimi dağlara taşlara vermiştim mazide şimdi ise asfalta, betona, tuğlaya, taşa, ahşaba. Cami yapıyorum, Okul yapıyorum, Konutlar yapıyorum, Yol ve Köprü yapıyorum. Yollardan, köprülerden geçip gelesiniz, konutlarda oturasınız, okullarda okuyasınız, camilerde ibadet edesiniz, musalla taşında cenaze namazlarınızı kılasınız diye. Benim işim bu. Bu ihtiyaçlarınızı temin etmek artık. "İnsan bulunduğu yerden görebiliyor, içinde yaşadığı anda ise tadabiliyor." Böyle diyor kitap. Kırkımda öğrendim ve ayırtına vardım nihayet. Peki merakla beklediğin soruyu sorayım sana. Beğendin mi senin için hazırladığım çocukluğumun bisküvi arası lokumunu. Mazideki tadı alamazsın ki asla. Bir tane de kendime hazırlayayım. "Ha sahi sizde ister misiniz?"

Bu sitede yayımlanan öykü ve yazıların bütün hakları saklıdır, izinsiz kullanılamaz.  Muhammet Demir ©2016 

  • Facebook
  • Twitter
  • YouTube
  • Pinterest
  • Tumblr Social Icon
  • Instagram
bottom of page