top of page
Bu öykü: https://issuu.com/emeginsanati-dergi/docs/158._sayi_eme____n_sanati_e-derg___ Sayfa: 13,14,15 de yayımlanmıştır.

07.01.2010 emeğin sanatı e-dergi de yayımlanmıştır.
http://emeginsanati2.blogcu.com/etiket/Muhammed%20Demir

Mikado'nun Çubukları

 

              Biliyorum uzun zamandır sana bir şeyler yazamıyorum. Bundan emin ol ki bende hoşnut değildim. Bu satırları başlayana kadar elbette. Şu satırları yazarken inan o kadar çok bahtiyarım ki.

              Sana yazmadığım bu süre içinde hayatla bir mikado oyunu oynamaya başladım. O da ne nasıl bir oyun deme. Çünkü sen benim dikkatli okurum olarak hemencecik sözlüklere, ansiklopedilere, web kılavuzuna sarılacaksındır. Ama içinizde bazılarınız var ki ne yaparsam yapayım tembel değilseniz de üşengeçsiniz. İtiraf ediyorum bende bazen üşengeç oluyorum. Ne bileyim bazen içinden hiçbir şey yapmak gelmiyor.

              Mikado’nun ne olduğunu bilmeyen okuyucum için şöyle özetleyeyim oyunu. 41 adet çubukla oynanıyor. Bu çubukların üzerinde çeşitli renkte işaretler var. Bu çubuklar dikey olarak avuçta tutulup ortaya dikey olarak bırakılıyor. Sonuçta ortaya düşen çubuklar iç içe üst üste düşerek her seferinde farklı bir birleşim oluşturuyor. Sonra çubuklar oyuncular tarafından teker teker alınarak toparlanıyor. İşin püf noktası ayıklarken başka bir çubuğu kıpırdatmamak gerekiyor. Oyun sonunda puanlama çubukların üzerindeki renklere göre yapılıyor.

              Benim oyunum aslına bakarsan tek kişilik. Tek kişilik oyun olmaz pek tabii ki. Ama bu oyunu tek başıma oynamam gerekiyor. Aslında tek değilim ben bu oyunda. Yani ben ve karşımda hayat var. Benim bu oyunumda bir başka kural ihlali daha yaptım. Çubukların sayısını arttırdım. Şöyle ki. A grubu 24 çubuk, B grubu 36 çubuk, C grubu 39 çubuk, D grubu 12 çubuk ve E grubu 18 çubuk hazırladım daha doğrusu tek tek yonttum. Yani toplamda 129 çubuk yaptım. Yonttum dedim de. Çocukken mahallede çıtalı yapardık. Oradan deneyimliyim. Çıtalı işte bildiğin uçurtma. Onu da bilmiyorsan pes doğrusu.

              Şimdilik oyun gayet iyi ilerliyor. 30 çubuğu sorunsuzca almayı başardım. Şanslı değildim bu süreçte. Şansımı kendim yarattım. Hep öyle değimlidir. Hepiniz değilse de bazılarınız deneyimlidir. Benim çektiğim sıkıntıları anlarsınız babında söyledim. Yanlış anlaşılmasın. Bu oynadığım oyun hayatımın en zor oyunu olacak bunu bu oyuna başlarken biliyordum. Ama ne var ki zor olur sanıyordum. Aslında çok ama çok zormuş. Farkında olarak veya olmayarak bazı insanları zora da sokuyorum. Ama ne yaparsınız ki başka bir şansım ve seçeneğim yok şu anda. Elimi götürdüğüm her çubukta o tarifi mümkün olmayan sancılar çekiyorum. Ama her bir çubuğu diğerlerinden ayırdığımda derin bir oh çekiyorum. O kısacık anda öyle bir keyifleniyorum ki demeyin gitsin. Bazen uykularım kaçıyor. Kaç gün geceleri sabah ediyorum. Yemeden içmeden kesiliyorum. Hızla zayıflıyorum. Ussal olarak değil bu zayıflamam bedensel oluyor. Ama oyunu sonuçlandıracağıma ve başaracağıma inanıyorum. Oyunu bozmak o imkânsız. Çünkü bu oyuna başlarken mızıkçılık yapmamaya söz verdim. Hayatta çok nadir olarak mızıkçılık etmişimdir. Çoğunlukla başka oyuncu arkadaşlarım mızıkçılık etmiştir. Her seferinde kırılmış ama yine de dostluklarımı bozmamışımdır. Yoksa bozsa mıydım dostluklarımı. Bilmem ama ben öyleyim işte. Beni takip eden okuyucularım bilir. Neyse öyle işte…

Bu sitede yayımlanan öykü ve yazıların bütün hakları saklıdır, izinsiz kullanılamaz.  Muhammet Demir ©2016 

  • Facebook
  • Twitter
  • YouTube
  • Pinterest
  • Tumblr Social Icon
  • Instagram
bottom of page